Archive for: Haziran 2012

Nörobilim Araştırmalarında Optogenetik Yöntemler

Nature Methods tarafından 2010 yılının araştırma metodu olarak seçilen optogenetik, beyin hakkında bilmediğimiz birçok konuya açıklık getirmede umut vaat ediyor. MIT Synthetic Neurobiology Group Lideri Dr. Ed Boyden ve Stanford Üniversitesi profesörü Med. Dr. Karl Deisseroth tarafından keşfedilmiş ve Deisseroth Laboratuvarı başta olmak üzere çeşitli gruplar tarafından birçok farklı alanda uygulamaya geçirilerek daha da geliştirilmiş bu teknik, şizofreni, PTSD ve otizm başta olmak üzere birçok beyin hastalığının keşif ve tedavisi için heyecan verici sonuçlar gösteriyor.

Nörobilim araştırmalarını zorlaştıran ve ivmesini azaltan engellerin başında spesifik nöron gruplarını belli zamanlarda aktif edebileceğimiz yöntemlerin olmaması yer alıyordu. Şimdiye kadar kullanılan tekniklerin başında farmakolojik yöntemler yer almaktaydı; ki bu yöntemler hiçbir zaman istenen spesifik aktivasyonu sağlayamadığı için yarattığı yan etkilerden dolayı hem tanı ve keşifleri zorlaştırıyor hem de tedavi sürecinde istenilmeyen yan etkilere sebep oluyordu. Her ne kadar çeşitli hastalıklardaki temel sorun hakkında bazı bulgular olsa da, hücresel devrenin içine girip, farklı hücreleri devre dışı bırakmak ve sonradan tekrar devreye sokarak hangi nöron gruplarının ne tür fonksiyonlara sahip olduğunu ve bunlardan hangilerinin çeşitli beyin hastalıklarında önemli rol oynadığını kesin bir şekilde gösterebilmek, nörobilim araştırmalarında yeni bir çağ açabilirdi. Böyle bir mekanizmayla sadece spesifik hücre gruplarını aktifleştirebilseydik, onların nasıl bir güce sahip olduklarını ve temel fonksiyonlarını görebilirdik. Benzer bir şekilde işleyişini durdurarak da bu hücre gruplarının neden gerekli olduklarını öğrenebilirdik. Bu şekilde selektif nöron aktivasyonunu sağlamanın bir yolu doğada ışık aracılığıyla aktifleşen molekülleri bir şekilde bu nöronlara programlamaktır. Bu sayede nöronlar ışık altında elektrikle işler hale geçebilirler. Böylelikle bu nöronların aktif olması durumunda komşu hücreleri de aktif etmesi sorunu ortadan kalkar; bu durum nöron gruplarının aktivasyon paternleri anlamakta çok önemlidir. Bu moleküllerin aktivasyonları için gerekli olan ışık, hayvan modelleri ve ön klinik çalışmalarda kullanılabilen lazerlere bağlı optik fiber implantlarla sağlanabilir. Söz konusu mekanizma channelrhodopsin adı verilen ve daha verimli fotosentez yapabilmek için ışığa yönelen ve zarında ışığı elektriğe çevirebilen proteinler içeren bir alg türü aracılığıyla gerçekleştirilebiliyor. Solar hücre olarak çalışan bu algler, mavi ışık hücreye isabet ettiğinde küçük bir delik açılmasıyla yüklü parçaların göz beneğine girmesini sağlıyor. Channelrhodopsin, protein olmasından dolayı, organizmanın DNA’sında kodlanıyor ve bu DNA’yı alıp, virüs gibi bir gen terapi vektörüne koyarak incelenmek istenen nöronlara yerleştirilebiliyor. Böylelikle bu nöron doğal protein yapma mekanizmasını kullanarak ışığa duyarlı proteinleri işletiyor ve hücrenin çeşitli yerlerine dağıtıyor; ki bu da optogenetik metodla üretilmiş, ışıkla aktifleşebilen bir nöron sağlamış oluyor. Benzer şekilde halorhodopsin adlı farklı bir protein kullanarak da spesifik nöron gruplarının aktivasyonları sonlandırılabilir. Bu da belli nöron gruplarının aktivitesinin kısa bir süreliğine durdurulmasına olanak verdiği için çok önemli bir optogenetik araçtır.

Şimdiye kadar geliştirilen bilimsel yöntemler arasında şüphesiz en başlarda olan optogenetik metodu sayesinde önceden direkt test edilmesi mümkün olmayan teoriler incelenebiliyor. Bunlardan birisi de şizofreni ve otizmde önemli bir rol oynadığı düşünülen normalden yüksek kortikal eksitasyon ve inhibisyon oranı. Birçok farklı laboratuvar ve araştırma grubu şizofreni ve otizmde ortak olan sosyal davranış ve bilgi işleme bozukluklarının nörofizyolojik temelinde normalden yüksek eksitasyon-inhibisyon oranının olabileceğini göstermiş fakat böyle bir teorinin direkt test edilebilmesi mümkün olmamıştır. Bu teoriyi direkt olarak test etmek ve sağlıklı organizmalarda bu oranı artırmanın şizofreni ve otizmde gözlenen davranış ve işlev bozukluklarına sebep olup olmayacağını görmek için yaptıkları çalışmaların sonucunu Dr. Deisseroth ve ekibi geçtiğimiz yıl Nature dergisinde yayımladı. Fakat bu çalışma optogenetik alanındaki diğer çalışmalara göre biraz daha farklı, çünkü beyindeki bu değişikliği davranışsal boyutta görmek için biraz daha fazla zaman ve daha gelişmiş optogenetik araçlar gerekiyor. Bu gelişmiş teknikler kullanılarak eksitatör nöron aktivitesi artırılarak, artırılan eksitasyon-inhibisyon oranı beklenildiği üzere sosyal davranış ve bilgi işleme alanlarında sorunlara sebep oluyor. Bu araştırma yıllardır direkt test edilememiş bu teoriyi ispatlamasının yanısıra, tedaviye yönelik potansiyel mekanizmalar önermesi açısından da büyük önem taşıyor. Eksitatör nöronların aktivitesi artırılarak eksitasyon-inhibisyon oranı yükselen deneklerde daha sonradan inhibitör nöronların da aktivitesi artırılınca önceden gözlemlenen davranışsal ve işlemsel bozuklukların önemli bir oranda azaldığı gözlemlenmiştir. Bu da şizofreni ve otizm tedavisinde inhibitör nöronların fonksiyonlarının normalden yüksek eksitasyon-inhibisyon oranını dengelemek için artırılabileceğini önermesi açısından önemlidir.

 

Referanslar:

Boyden, Ed. (2011, May). Ed Boyden: A light switch for neurons [Video file] Retrieved from http://www.ted.com/talks/lang/en/ed_boyden.html

Deisseroth, K. (2011). Optogenetics. Nature Methods, 8, 26-29.

Yizhar, O., Fenno, L. E., Prigge, M., Schneider, F., Davidson, T. J., O’Shea, D. J., Sohal, V. S., et al. (2011). Neocortical excitation/inhibition balance in information processing and social dysfunction. Nature, 477, 171-178.

 

Yazar: Kübra Kömek

https://norobilim.com/wp-content/plugins/sociofluid/images/google_48.png https://norobilim.com/wp-content/plugins/sociofluid/images/facebook_48.png https://norobilim.com/wp-content/plugins/sociofluid/images/twitter_48.png

Beyin Elektrofizyolojisi Sempozyumu

 

15 Haziran Cuma günü, saat 14:00’te İstanbul Üniversitesi (Çapa Kampüsü) Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü, Prof. Dr. Ahmet Sevim Büyükdevrim Kütüphanesi’nde, İstanbul Kültür Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi’nden grupların ortak etkinliği olarak “Beyin Elektrofizyolojisi” sempozyumu gerçekleşecektir.

İtalya’dan Prof. Dr. Claudio Babiloni’nin de davetli konuşmacı olarak yer aldığı toplantının duyurusu ve programı aşağıda bulabilirsiniz.

 

İSTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ, İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ & DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ BEYİN ELEKTROFİZYOLOJİSİ ORTAK SEMPOZYUMU

Moderatör: Erol BAŞAR (İKÜ)

EEG/fMRI fusion of brain rhythms
Tamer DEMİRALP (İÜ)

Brain evoked and event-related oscillatory responses in Alzheimer’s disease and mild cognitive impairment
Görsev YENER (DEÜ)

Cortical EEG rhythms in Alzheimer’s disease: the challenge of the European PharmaCog and DECIDE projects
Claudio BABILONI (University of Foggia, Italy)

YER
İstanbul Üniversitesi (Çapa Kampüsü)
Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü,
Prof. Dr. Ahmet Sevim Büyükdevrim Kütüphanesi
ZAMAN
15 Haziran 2012, Cuma, Saat: 14:00
Toplantı dili İngilizcedir.


Program:
14:00-14:15 : Introductory Remarks – Prof. Dr. Erol Başar
14:15-15:00 : EEG/fMRI fusion of brain rhythms – Tamer Demiralp, Adil Deniz Duru, Itır Kaşıkçı, Ali Bayram, Ahmet Ademoğlu
15:00-15:45 : Brain evoked and event-related oscillatory responses in Alzheimer’s disease and mild cognitive impairment – Görsev Yener, Pınar Kurt, Derya Durusu Emek, Bahar Güntekin, Erol Başar
15:45-16:00 : Ara
16:00-16:45 : Cortical EEG rhythms in Alzheimer’s disease: the challenge of the European PharmaCog and DECIDE projects – Claudio Babiloni, Claudio Del Percio, Fabrizio Vecchio and Paolo M. Rossini
16:45-17:00 : General discussion

https://norobilim.com/wp-content/plugins/sociofluid/images/google_48.png https://norobilim.com/wp-content/plugins/sociofluid/images/facebook_48.png https://norobilim.com/wp-content/plugins/sociofluid/images/twitter_48.png

7. Klinik Nöroimmunoloji Sempozyumu’nda MS Konuşuldu

Soldan sağa: Prof. Dr. Hatice Karasoy (Ege Üniversitesi), Prof. Dr. Ayşe Sağduyu-Kocaman (Acıbadem Üniversitesi), Prof. Dr. Gülşen Akman-Demir (İstanbul Bilim Üniversitesi), Prof. Dr. Nur Yüceyar (Ege Üniversitesi)

Klinik Nöroimmunoloji Sempozyumlarının Yedincisi Çeşme’de düzenlendi.

Türk Nöroloji Derneği Nöroimmunoloji Çalışma Grubu’nun iki yılda bir düzenlemekte olduğu Klinik Nöroimmunoloji Sempozyumları’nın yedincisi bu yıl İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi tarafından 17-20 Mayıs 2012 tarihleri arasında Çeşme’de gerçekleştirildi. Başkanlığını Prof. Dr. Gülşen Akman Demir’in yürüttüğü sempozyum düzenleme kurulunda Prof. Dr. Ayşe Altıntaş, Prof. Dr. Mefkure Eraksoy, Doç. Dr. Erdem Tüzün ve Doç. Dr. Murat Kürtüncü yer aldı.

Nöroimmunoloji alanında pek çok çalışması olan ünlü yerli ve yabancı konuşmacılar ve oturum başkanlarının yer aldığı sempozyuma 180 civarında izleyici katıldı. Sempozyumda Türkiye’nin önemli bir sorunu olan Behçet hastalığının yanı sıra, laboratuvar incelemelerinin nöroimmunolojideki yeri,  nöromiyelitis optika (Devic) hastalığı, paraneoplastik ve otoimmun ensefalopatiler, Alzheimer hastalığı, inflamatuar nöropatiler ve nöromüsküler bileşkenin inflamatuar hastalıklarının yanı sıra çocukluk çağında MS ve MS tedavisindeki yenilikler her yönüyle ele alındı.

İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gülşen Akman Demir  multipl sklerozun en sık 20-40 yaş arasındaki genç erişkinlerde ortaya çıkan, ancak çocukları ve daha ileri yaştaki kişileri de etkileyebilen bir merkezi sinir sistemi hastalığı olduğunu belirterek genç insanlarda travmalardan sonra en sık ikinci nörolojik özürlülük nedeni olduğunu açıkladı.

Genellikle tekrarlayan ataklarla hastalığın başladığını söyleyen Prof. Dr. Gülşen Akman Demir, “Bu ataklar en az 24 saat sürmekle beraber genel olarak birkaç hafta sürebilir ve sonrasında kendiliğinden ya da ilaç tedavisi ile büyük oranda veya tamamen düzelir. Bu ataklar sırasında sıklıkla görülen belirti ve bulgular arasında gözde puslu görme veya görme kaybı, çift görme, bacaklarda uyuşma-güçsüzlük, dengesizlik yer alır. Bazı durumlarda ataklar tam düzelmeyebilir, kalıcı nörolojik bulgulara yol açabilir. Bazı durumlarda nörolojik bulgular yavaş ilerleyici bir seyir gösterebilir” dedi.

Prof. Dr. Gülşen Akman Demir, MS’in tanısı ve tedavisi hakkında şu bilgileri verdi:

MS tanısı nasıl konur?

MS’in tek bir tanısal gereci yoktur. Genellikle hastanın öyküsü, nörolojik muayene bulguları, kranyal ve spinal  MR bulguları, bazı durumlarda beyin-omurilik sıvısı bulguları ve bazı durumlarda elektrofizyolojik bazı testlerle tanı konur. 

MS nasıl tedavi edilir?

Bugün için multipl sklerozun henüz kesin bir tedavisi olmamakla birlikte, atakla ortaya çıkan nörolojik bulguların giderilmesi, atakların önlenmesi, kalıcı nörolojik bulguların ve özürlülüğün önlenmesi mümkündür.

Atakların tedavisi nasıl yapılır?

Ataklarla ortaya çıkan nörolojik bulguların giderilmesinde başlıca kullanılan ajan steroid tedavisidir. Çok farklı uygulama yolları ile verilebilir. Çoğu zaman steroid tedavisi ile tam veya tama çok yakın oranda düzelme gözlenir. Eğer yeterli düzelme gözlenememişse alternatif bir tedavi biçimi plazmaferezdir.

MS’de uzun vadeli koruyucu tedavi nasıl uygulanır?

Multipl skleroz tedavisinde bugün en başarılı olduğumuz noktalardan biri önleyici tedavidir. Burada amaçlanan nörolojik özürlülük yerleşmeden ve birikmeden gelişmesini önlemektir. Bu amaçla kullanılan standart tedaviler  ve ikinci basamak tedaviler ülkemizde mevcuttur. Ayrıca çalışmaları süren ve yeni tamamlanmış olan pek çok yeni molekülün de piyasaya çıkması beklenmektedir. Amerikan İlaç Dairesi (FDA) veya Avrupa İlaç Dairesi (EMA) tarafından onay alan bütün ilaçlar gerektiğinde Sağlık Bakanlığı’ndan özel izin başvurusu ile ülkemizde de kullanılabilmektedir.

Semptomatik tedaviler nelerdir?

Multipl sklerozda pek çok semptomatik tedavi seçeneği de mevcuttur. Bunlar arasında kas gevşeticiler, nöropatik ağrıya yönelik ilaçlar, mesane problemleri ile ilgili ilaçlar, depresyona yönelik ilaçlar sayılabilir. Fizyoterapi de multipl sklerozun olmazsa olmaz tedavi seçeneklerinden biridir. İlaç tedavisinin yanı sıra gerekli durumlarda fizyoterapinin yararları yadsınamaz.

MS’de yakın gelecekteki tedavi seçenekleri neler olabilir?

Yukarıda söz edilen Faz II ve Faz III çalışması sürdürülmekte olan pek çok ilaç molekülünün yanı sıra kök hücre tedavileri de yoğun olarak araştırılmaktadır. Çok farklı biçimlerde uygulaması yapılan kök hücre araştırmalarının multipl skleroz hastalarında, yerleşmiş olan kalıcı özürlülüğü gidermekte ve nörolojik işlevi geri kazanmada çok ciddi umutlar vaat ettiği düşünülmektedir.

https://norobilim.com/wp-content/plugins/sociofluid/images/google_48.png https://norobilim.com/wp-content/plugins/sociofluid/images/facebook_48.png https://norobilim.com/wp-content/plugins/sociofluid/images/twitter_48.png
 

Please log in to vote

You need to log in to vote. If you already had an account, you may log in here

Alternatively, if you do not have an account yet you can create one here.